Doğumunun 527., Ölümünün ise 428. Yılında, Dünya mimarlık tarihinin büyük dehası, Büyük Usta Mimar Sinan’ı saygı ve şükranla anıyoruz.
Türkiye’de ve Dünya’da birçok yerde; onlarca mimari eseri insanlığa ve mimarlık dünyasına kazandıran, yapı sanatının gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Mimar Sinan’ın; namı diğer Koca Sinan’ın doğduğu ve yaşamını sürdüğü topraklarda yaşıyor olmanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz. Ancak diğer yandan, millet olarak 5 asrı aşkın süredir Mimar Sinan’la ve mimarlıkla anılan bu coğrafyada, vardığımız noktanın plansız büyüyen ve çarpık yapılaşan kentler ile kimliksiz binalar olmasından büyük üzüntü duyuyoruz.
İyi mimarlığın ve iyi mimarların sistem tarafından cezalandırıldığı; cehaletin kutsandığı, taklitlerin ve karakteristiği olmayan analojik tasarım örneklerinin baş tacı edildiği, kenti değil rantı koruyan bir imar düzeninde; mimarları ve mimarlığı koruyan bir meslek politikasının her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç olmasına karşın, yine her zamankinden çok daha uzak göründüğü umutsuz bir dönemi yaşamaktayız.
Bilhassa tarihi kent merkeziyle Dünya kültürel mirası açısından önemli bir yeri olan; Büyük Ustanın bile “ilk dönem mimarisini bozarım” endişesiyle eser vermekten kaçındığı ve dokunmaya kıyamadığı UNESCO Dünya Mirası Bursa’mızda; parsel bazında kişiye özel imtiyazlı plan değişiklikleri, hesapsız emsal artışları, rant uğruna tahrip edilen kültür mirasları, yok edilip imara açılan nitelikli tarım alanları ile kentimizin hunharca tahrip edilmesine engel olamıyoruz.
Nitelikli mimarlık 500 yıl önce nasıl halkın ve kentlerin ihtiyacı idiyse, bugün bu ihtiyaç çok daha büyük bir şekilde önümüzde durmaktadır. Mimar Sinan’ın 5 asır sonra hala hatırlarda olmasını sağlayanlar, ortaya koyduğu büyük eserlerin yanı sıra bu eserleri ortaya koymasına fırsat veren, O’nun ilmini ve ustalığını görmezden gelmeyen yöneticilerdir. O gün olduğu gibi bugün de yöneticilerin halka ve kente karşı sorumluluğu, nitelikli mimarlığın nitelikli mimarlarca ortaya konmasına fırsat vermek, kent kimliğini olumsuz etkileyecek imar faaliyetlerinden kaçınmak ve mimarlığın gerek toplum gerekse kentlerimiz için ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunu iyi kavramaktır.
Türkiye’nin ihtiyacı mimarlık, Türkiye mimarlığının ihtiyacı doğru bir meslek politikasıdır. Kentlerimizi çöküntü havzaları olmaktan kurtaracak olansa mimarlığa verilecek önem, tarihe saygı ve bilimsel yaklaşımlardır.
Ülke mimarlığı adına önümüzde duran karanlık tablo karşısında, sızladığını düşündüğümüz kemikleri için suçluluk hissettiğimiz Büyük Ustayı tekrar saygı ve şükranla anıyor; eserleriyle değer kazanan kentlerimizin, mimarca yaklaşımlarla şekillendiği bir geleceği yaşamak umuduyla Bursa Halkına saygılarımızı sunuyoruz.
Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu